gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 31, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo



Levi's jeanler deriyle bütünleşir. İşte o zaman bu yeni şekle göre bir hayat biçimi başlar. Mesela duşa onla girersiniz, dövmeyi üzerinden yaptırırsınız, kuruması gerektiğinde çamaşır askısında beraber sallanırsınız. Hani, "kotun bacağına mı yapıştı?" diye sorarlar ya. Evet Levis'in yeni kotları beraber yaşamı gerektiriyor.

Etiketler: ,

nd #comments -->
gDateHea!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo
İkona Kate Moss'u uzun zamandır bu kadar cool bir kılıkta görmemiştim. Kendisini şereflendirmek istedim. Sonunda skinny jean giymediği bir kare. Kesinlikle tünik elbise kendisine daha çok yakışıyor.

Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 28, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 27, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo
Sephora son gönderdiği e-mail'ının başlığını "Why we're addicted to Dior"- "Neden Dior'a bağımlıyız" şeklinde atıp, mail içinde Dior ürünlerini sergilemişken, ben de Sephora'nın niye öyle bir başlık atıp ürünlere takıldığının Türkçe açıklamasını yapmak istedim.

1- Dior'a bağımlıyız, çünkü bu maili atmak için güzel bir ücret aldık.

2- Dior'a bağımlıyız, çünkü bu maili atarak güzel bir ücret almayı planlıyoruz.

3- Dior'a bağımlıyız, çünkü yeni ruj çıkarttılar, -mikro polimerler ve sıkıştırılmış pudralı haliyle devrim niteliğinde, üstelik suda çıkmıyor- onun reklamını yaparken tüm Dior ürünlerini toparlayalım dedik. Reklamı tutkumuzla taçlandırdık.

4- Dior'a bağımlıyız, çünkü aramızda para ilişkisi olmasa bile rimeli (Diorshow) o kadar iyi ki; yiğidin hakkını yiğide vermek gerek.

5- Dior'a bağımlıyız, çünkü parfümün ismi bu.

6- Dior'a bağımlıyız, çünkü laci ojeleri çıkarttılar. Etrafta görmesek de, bu oje renginin tutulduğuna dair yaratılan efsaneyi sevdik. (Sahi nerede laciler? Ben bile daha almadım.)

Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 25, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo
Renk ve saç olarak Avrupalı kadını Uzakdoğulu'ya benzetme ama aynı zamanda yine Avrupalı yapma çabası, Posh'u yine olduğundan da aptal bir duruma düşürmeye çalışma ve kafasına ölü bir kuş konmuş izlenimini verdirme. Bu reklamdaki herşey Posh'u özürlü gösteriyor.

İticilikten ölmek üzere olan Teletubby Posh, bu pozla elindeki çantayı zor satar Marc Jacobs ve Jüergen Teller ikilisi haberiniz olsun.

Etiketler:

nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo
Anya Hindmarch'tan sürpriz çanta. Dışı oldukça sade çantanın içi açıldığında bir Kama Sutra figürü var. Fiyat, £215.00



Etiketler:

nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoPenti reklamlarının yüzü Nil Karaibrahimgil'in aşağıdaki basılı reklamlarında bence bir sorun var.
Nil'in yüzü ve makyajı çok güzel. Saçı da örgülü topuz yapılmış ki, odak tamamen ortada ellerde olsun. Çorabı ellere geçirip sevgililer günü konsepti için kalp şeklinde tutmak da iyi fikir. Ancak beni rahatsız eden nokta, photoshop'un ayarının kaçması. Kısacası nerede Nil'in elleriyle dahi kapatmış olduğu göğüsleri? Sanki bir erkek büstü görüyoruz reklamda. Üzerindeki siyah büstiyerin önünden kocaman düz bir et parçası sarkıyor gibi duruyor. Yani büstiyerin olması gerektiği yere dataylı bakılınca yanlışlık alenen ortada. Kısacası photoshop hatası. Türk reklamında kullanamıyorlar göğüs anladık, ancak güzelim kızı sakat gibi göstermenin de alemi yok. Neticede ben estetik açıdan yanlışlık görüyorum. Tabii durum belki de şarkıcıyı rahatsız etmemiştir o da ayrı konu.


Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 24, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoYunan mitolojisine göre, kendine aşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte aşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda 'eko' dediğimiz yankılara dönüşür. Olimpos dağında oturan tanrılar bu duruma çok kızarlar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler. Gene günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce farkedemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine aşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkissos ta günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür.

Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 18, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo
Darwin teorisini(maymundan gelme, hem de makyajlı) kanıtlayan Olsen biraderlerin, tarzlarını yaratan bir stilistleri varmış. Haberi okuduğumda çok güldüm. Yani kalkıp maymundan beter olmak için bir de para ödüyorlar. Aynı bir fıkradaki gibi, ne olursa olsun maymuna benzeyecekler zaten para vermeye ne gerek var. O zaman kendi tarzları ne kadar kötü ki, bir stilistten yardım alınmış. Ancak bu mu olmuş? Bu iki cüce gerçek birer moda canavarı, moda kurbanı bile diyemiyorum.

Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 17, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoSonunda İstanbul'un da takvimde yer alacak defile haftası oldu. Bu bir ilkti. O yüzden organizasyonun giderek gelişeceğine eminim. Geliştirme için benim de çorbada tuzum olsun diye naçizane önerilerim var. En nihayetinde moda dünyası, tasarımcısıyla, dükkanıyla, ürünüyle, şovuyla, pr'ıyla ve basınıyla bir bütün.

Neler olsaydı:
- Yer şahaneydi, daha çok oturacak yer olsaydı.
- Kahve dünyası mini cafesi iyiydi, seyirciyi aralarda mekanda tutacak başka şeyler olmalıydı.
- Showroom daha büyük olsaydı.
- Mini tasarımcıların mini tezgahları olsaydı.
- Şovların arası 2,5 saat olup, Cihangir cafelerine para akıtılmasaydı.
- Mini bir basın çadırı ve wireless servisiyle moda bloggerları canlı yorum yapabilseydi.
- Şovlar yine 2,5 saat arayla olacaksa aralarda daha ufak çaplı modacılar birşeyler sunsaydı. (The Hall'dakiler gibi)
- Umarım ileride hafta o kadar büyür ki; mesela 360'ta bir defile olur, oradan gideriz boğazda bir tekneye orada bir şov izleriz, oradan koşup yine Tophane'ye... Keşke, belki bir gün.
Koleksiyonlardan beğendiğim parçalar:
- Ümit Ünal'ın koleksiyonundan uygulanabilir süper bir fikir vardı. Beyaz tayt üzeri iri desenli siyah file çorap ikilisine bayıldım. Yarısı farklı biçim, diğer yarısı başka tür olan ceketi beğendim.
- Özlem Süer'de kullanılan iri taçları çok beğendim. Fırfırlı üstler harikaydı.
- Arzu Kaprol'ün önü yoğun detaylı gömlek ve elbisleri harikaydı. Ayrıca diz kenarı parlak opak çoraplar çok güzeldi.
- Etcetura'nın topuk fikri koleksiyona çok yakışmıştı. Kenarı dantel gibi işlenmiş deri detayları harikaydı.
- Hatice Gökçe'nin mor kapşonlu üstü çok iyiydi.
Bir de 2 tasarımcının defilesinde Hüseyin Çağlayan'da 2006 ilkbahar/yaz koleksiyonunda gördüğüm ve bayıldığım yuvarlanmış yaka detayı vardı.
Hussein Chalayan İlkbahar/yaz 2006


Arzu Kaprol, Arzu Kaprol ve Etcetura Sonbahar/kış 2009

Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 14, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo

Oscar'a en sade gelme ve Oscar'ı en sade kazanma rekoru kıran Tilda Swinton, yukarıdaki haliyle Alber Elbaz usta'nın Lanvin'ine bence gölge düşürmüştü. Ancak geçen günlerde çekilen bir havaalanı fotoğrafı olayın o kadar da sığ olmadığının altını çizdi. Şayet o klasmanda yarışsam gelen beleş çantalardan ben de "fairy" Prada'yı kullanırdım. Swinton meğersem o kadar da zevksiz değilmiş alan görüntüsü itibarıyla.
Bu kadar süssüz takılan bir insanın Swarovski taşlı Lanvin gözlüğü ise, kediyse et nerde, etse kedi nerde sorusunu sordurtuyor.




İkoncan Agyness Deyn'de Lanvin gözlük takıyor.




Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 13, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoAyağa takın demek istemiş tasarımcılar.


Paris'te şovunu sunan Junko Shimada espadril üzeri çiçekle donatmış ayakları.

Akabinde Nylon dergisinde bir editoryalde aynı hava yakalanmış. Üstelik çorap rengi ve çiçek rengi çarpıcı.




Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 10, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
nd #comments --> v>