gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeMart 05, 2010logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo

7 Mart Pazar saat 16:00'da Vogue.com'da Hussein Caglayan defilesi canlı yayında.
Paris Moda Haftası kapsamında düzenlenecek defilenin canlı yayını, Alexander Wang ile New York'ta başlayan, Calvin Klein, Burberry gibi markalarla devam eden canlı yayın trendinin Paris cevabı olacak.
NTV'den de yayınlanacak defile dünyanın her yerinden vogueturkiye.com'dan canlı canlı izlenebilecek.

Etiketler: ,

nd #comments -->
gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeEkim 25, 2009logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoGelecek aya Orta Doğu takvimlerinden kopup, İstanbul takvimlerine eklenmek isteyen Arap Moda Haftasını bekleyeceğim İstanbul'da Gözlerim Kapalı. İsmini de şimdiden ben koyuyorum. Arabesque İstanbul: The Stylish Belly Dancer.

Şu İstanbul'a iki sığmaz, üç hatta n adet moda etkinliği konmalı bence. Moda haftası, günü öyle yapılmaz, böyle yapılırcılar Türkiye turnesine çıkmalı.

Zar zor moda günlerimiz olmuşken, şimdi zaman algısı içinde kaybolan tasarımlarla bir de Fashionable İstanbul'umuz oldu.

Sosyetenin öncü kuvvet olarak defile mekanına bırakıldığı Fashionable İstanbul, umarım dikkatleri tüm o elbise çabasıyla çekmiştir. (Bu arada uzun tuvaletle gelen vardı sayın seyirciler. Yanlış okuduğunu zannedenler için tekrar: UZUN TUVALET.) Avea'nın etkinlik için 4 trilyon TL ödediği söylentilerinin yanı sıra şimdilik bir zemine oturmayan etkinlikten, 6 ay sonra Chanel ve Dior defilelerini bekliyoruz artık. Hatta 1912 tasarımlarını çıkartırsa Chanel söz veriyoruz o elbise şu zamana aitti, kandırıldık diye belgelemeyeceğiz. Bu arada retrospektif Cavalli defilesine burun kıvıran güruhun defile bittikten sonra sandalyelerinden fırlayıp "helal olsun sana"yı alkışa döktüklerini ve çadırı inlettiklerini de es geçmeyelim. (Canlı yayından peki bu izlenimi aldın mı ey okur?)

Canlı yayına söz gelmişken keşke ben de evimdeki koltuğumdan canlı canlı seyretseydim. Popom koltuk görürdü hiç değilse. Keza basın kartımla ayakta kaldığım Türk topraklarında basın oturmuyor cevabını aldığım efsane moda etkinliği olarak şimdiden aklıma kazıdım bile.
Ayrıca defileyi canlı haber kanalından veren ülke olarak da tarihe geçmişizdir herhalde. Buradan Alexander McQueen ve Nick Knight’a sesleniyorum. O kadar uğraşıp internetten canlı yayınladınız defileyi. Ne kadar aksilik oldu. Seneye gelin Türkiye’de yapın bu şovu paşalar gibi, Alexander McQueen’i tüm kanallarda ulusa seslendirelim. En azından 70 milyon seyirci garanti..

Dünyadaki konjonktüre göre de moda haftalarındaki defilelerin bir ünlü eğlencesi haline geldiğini görüyoruz son zamanda. Keza İstanbul etkinliği, bir kısa yol yapıp, direk potansiyel kredi kartlarını ağırladı ilk seferde. Yani bugüne kadar kimsenin aklına gelmeyen bizim organizasyonun aklına gelmişti. Moda basını ve satın almacı ara katmanlar lağvedilmişti.

Ben hem defileleri çetin bir görme mücadelesi içinde adam gibi seyredemedim, hem de ilk gün biri denize düşmüş onu kaçırdım. Neyse başta dediğim gibi hiç üzülmüyorum, gelecek aylarda ansızın düzenlenebilecek olan Arap, Latin ve Afrika İstanbul moda haftalarının moda basıncısı olmak için kenarda ısınıyorum.

Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeEylül 03, 2009logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoAmerikalı, herşeyi turistik aktiviteye dönüştürmekte usta ya...
New York Moda Haftası'nda(Couture Week olanında-RTW ile aynı zamanda başka mekanda) moda dünyasının ilgisini "pek" çekmeyen isimlerin defilelerini aktivite ilan edip
satıyor. İsterseniz ortalama $100 verip bir defileyi "pek iyi olmayan" yerden izleyebilir, VIP paketi alıp en önden seyredebilir, Paltinum VIP paketiyle de gurme bir yemek yedirilip, limuzinle şova gelip, backstage'i müze gezer gibi görüp, en öne oturup, tasarımcı ve modellerle fotoğraf çektirebilirsiniz. Tanınmamış modacıların defilesine Platinum VIP gibi gitmenin bedeli ortalama günlük $1.800.

Peki 11-12-13 Eylül'deki New York (Couture) Moda Haftası günlerinde biletli izleyici olarak gidilebilecek moda şovlarında kimler var?

Friday 11 September
4:00 p.m. Ruben Campos (Chile)

Sushma Patel (India / USA)Performance by Cellist Gjilberta Gelaj - Special Tribute to New York City
6:00 p.m.
Lourdes Atencio (Dominican Rep/USA)Performance by Violinist Jane Hunt
8:30 p.m. Joy Washington (The Netherlands)

Catalin Botezatu (Romania)

Saturday 12 September
3:00 p.m.
Amal Sarieddine (Lebanon)
5:00 p.m.
Han Couture (China / USA)Jorge Diep (Dominican Republic)
7:00 p.m.
Andres Aquino (USA) Performances by Singer Kimera and Violinist Alexander Markov
8:00 p.m.
Couture Fashion Week Ball Entertainment by Jazz Singer Sarah Elizabeth Charles and Vincent Veloso Quartet

Sunday 13 September
2:30 p.m.
Nedret Taciroglu (Turkey)
4:00 p.m.
Walid Atallah (Dubai)
6:00 p.m.
Lanre Da Silva-Ajayi (Nigeria)Zizi Cardow (Nigeria)House of Jola (Nigeria)Frank Osodi (Nigeria) Performances by Singers Nyana and Aju
8:30 p.m.
Cristina Nitopi (Australia)Performance by Dancer Blacker ContehSoucha Couture (Egypt)

Açıklamalar kısmındaki şu giyim uyarısı şahane: Dress at fashion shows in elegant chic (no sneakers, jeans, ball caps, etc.) Dress at Couture Fashion Week Ball is black tie.

Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeAğustos 30, 2009logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoKoza yarışmasını saymazsak, Sunset'le açılış yapan İstanbul Fashion Days, ilk günün ardından ikinci günde organizasyon olarak toparladı. Yine de altı ay sonra yapılacağını umduğumuz gelecek organizasyona, sıkıntıların düzeleceğini umuyorum.

PR'ın önemi
- Markaların ya da tasarımcıların PR şirketleri özel olarak defile giriş çıkışlarına el atınca, iyi PR şirketlerinin farkı ortaya çıkıyordu. Bu noktada tüm kadroyla kendi tasarımcılarını sahiplenen Proİletişim işini çok iyi yaptı.
- İFD'nin organizasyonunu yapan Mile İletişim ise, basını doyurmaktan geri kalıyor. Defilenin en önemli parçası olan görselleri, defile biter bitmez istanbulfashiondays.com adresine koymak çok kolayken, hala görseller ortada yok.

Mekanın önemi
- İTÜ Taşkışla Osmanlı döneminde İngiliz bir mimar tarafından inşa edilmiş dikdörtgen bir yapı. İçinde avlusu olan, bugün Mimarlık Fakültesi olarak kullanılan muhteşem bir bina. Defileler için dar ve (yazın) sıcak olsa da, uzun koridorları catwalk için aslında çok uygun. Ancak defileye gelen davetliler çok olursa toplam 4 sıra olan oturma alanları yetersiz kalıyor. Bunun için (bir arkadaşımın önerisi), seneye 2 koridor kullanılabilir ve herkes oturarak izler. Defilelerin boş kalması çekince ise, bu kadar moda öğrencisi var hemen doldururlar.
- Yeşil çimenli avlu, Otto ve Kahve dünyasıyla moda günlerinin en havalı mola alanlarıydı. Kahve dünyasında bir de atıştırmalık paketli ürünler olsaydı.
- Fakültenin bilgisayar odasının Basın odası olarak ayrılması, fakülte içinde wireless internet olması işe yarayan özelliklerdi. Bir de görseller hemen yetiştirilseydi...
- Standlar, alıcılar için son koleksiyonları barındırıyorlardı. Defile parçaları orada gözlemlenebiliyordu.
- Basın ve alıcılar için ayrı bir giriş koridoru gelecek seferler için uygulanmalı.

Derneğin önemi
- Moda tasarımcılar derneği, sektörü bir araya getirmek için çok uğraşmış. Avangard tasarımcılarımızın yanı sıra tekstil sektörünün koleksiyonlarını da ilk defa görmüş olduk. Bu havanın içinde onlar da araya kaynıyordu. Sunset transparan mayosunun basını işgal edeceğinden emin, yüklendi mesela. İlk defa bir konu için sanki herkes meselenin ucundan tutmuş gibiydi.
- Bilindik tasarımcıların yanı sıra yeni yetenekleri görme fırsatını bulduğumuz karma defile, belki de İstanbul Fashion Days'in en önemli defilesiydi. Bir sonraki dönem Elif Cığızoğlu ve diğerlerini de mutlaka görmek istiyoruz.
- Benim Battlestar Galactica terimiyle adlandırdığım Final Five (Hakan Yıldırım, Arzu Kaprol, Özlem Süer, Bahar Korçan ve Ümit Ünal) ın isimlerini ilk duyduğumuzdan bu yana sanki arada hiç tasarımcı çıkmamış gibi. Nerede bunca senenin İTKİB birincileri? Galatamoda ile adını duymaya başladığımız genç tasarımcıları daha çok merak ediyoruz ve önemsiyoruz. O bakımdan seneye onları daha çok görmek istiyoruz.
- Ümit Ünal niye yoktu? Hayranlarını yoksun bıraktı.
- Hazır giyim, erkek koleksiyonu, couture koleksiyonu diye sınıflandırıp içini doldurabileceğimiz sayıda çok tasarımcımız yok. O yüzden alles inclusiv modeliyle seyrettik hepsini.
- Seneye ve sonraki yıllara moda tasarımcısı olan(dernek tüzüğüne göre) çoğu kişinin defilelerini görmek istiyoruz. Yıldırım Mayruk da olmalı, Cengiz Abazoğlu da olmalı başka haute couture yapanlar da yer almalı.


En önemlisi ise, İstanbul Fashion Days, her sezon olmalı…

Etiketler: , ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeAğustos 28, 2009logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoTaşkışla'yı uzun ve yorucu bir günün ardından terk ederken, o anda binanın önünden arabasıyla geçmekte olan halk camdan sarkarak sordu: Pardon defile mi var içeride?
Ben: Evet.
Arabalı halk: Herkes girebiliyor mu?
Ben: Hayır.
Arabalı halk: Tüh!


Dışarıdakiler belli ki modaya değil mankene aç (onu zaten biliyoruz), peki ya içeridekiler?
Benim insanım defile istermiş de, kimsenin haberi yokmuş. 13 milyonluk memlekette herşey olur da, bu tarz etkinlikler bol olmazsa, işte böyle izdiham olur. Kıyafet göstermeye can atan kadınımızın dolap bekleyen parçaları, etkinlikler olmadığı müddetçe vintage'a kaçacak tüm organizasyoncuların haberi olsun.

İlk büyük moda organizasyonu diye çeneleri tutmak lazım dedik. Fakat dibine vurmadan hemen şunları kısaca belirtmek lazım, aksi takdirde seneye "daha da Davos'a gelmem".
- Kartını alıp, barkodunu okutarak içeri girenler, eğer çıkış yapmazsa akşama kadar takılabiliyor içerde. O yüzden ilk defileye davetli olanlar birikerek star tasarımcıların sırasında izdaham çıkmasına sebep oluyor. Kesinlikle 2. etap bir barkod sistemi uygulanmalıydı. Defile boş kalır diye çekiniyorsanız, açarsınız kapıları öğrenciler doldurur. Ne basın, ne alıcılar, ne VIP memnun bu işten.
- 600 kişilik salonlar yaz günü ancak bu kadar havasız olur. Sıcaktan ve içeri girişlerdeki izdahamdan Türk halkı tek parça halinde çıkabildi ya genimize kuvvet.
- Oturma yerleri, "survival of the fittest" denemeleriyle meşgul. İnsana kavga ettirmeden bir çare üretmeleri lazım.
- Siyah perdeler gerisindeki uzun defileye giriş beklemeleri (izdihamı) inanılır gibi değil. %80'ini moda "aşığı" kadınların oluşturduğu A+ kitlenin yarattığı itiş-kakış ve yanlardan araya kaykılmaların, futbol tribünleri versiyonunu artık hayal dahi edemiyorum.

Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeAğustos 25, 2009logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoDünyada dikkate değer moda haftaları dört tane olur. New York, Londra, Milano, Paris.
Modanın sınırları çizilir. Seneye giyeceklerimiz orada belli olur. Tantanası da çok yüksektir. Bildiğiniz tüm moda sektörü oraya akar. Baba dergilerin editörleri, alıcılar, celebrity dediğimiz canlı marka pazarlamacıları defileleri doldurur.
Defilelerin birbiriyle ve kendi içinde hiyerarşisi olur.

Akşam defilesi, açılış kapanış defilesi, en öne ve ikinci sıraya kimlerin oturacağı, alıcıların nereye oturacağı, Anna Wintour'un katılıp katılmayacağı, hangi ünlülerin teşrif edeceği, davetiye yoksa asla içeri girilemeyeceği gibi...

Geçen yıl Mart'ta İstanbul Fashion Lab ile antreman yapan Türk moda sektörü, bu sene işi büyütmeye karar verip 3 gün 3 gece sürecek İstanbul Moda Günleri yapıyor.

Bildiğim kadarıyla uluslararası önemli bir basın topluluğu da burada güzelce ağırlanacak ve defileleri izleyecek. Sektörden birçok kişinin omuz omuza verip düzenleyeceği ilk "Moda Günleri"miz Çarşamba akşamı Koza(isme bayıldım) adlı İTKİB'in yetenek çıkartma makinası olan Genç Tasarımcılar Yarışması'yla başlıyor.

Bunca zamandır iyi yönleri çıkartıp, kötü eleştrileri hasır altı ettiğimiz yorumların gün yüzüne çıkması için hala erken olabilir. Sektörün önce ayağa kalkması şart. Doğrulduktan sonra hep birlikte kalkınmasını sağlamamız gerek. Kısacası bu işe Türk moda medyası olarak destek gerek. Bu işe derken, defileye kimler geldi kimler, neler giydi neler haberlerinden ötesini kastediyorum.


Defilelerde bence önemli rol oynayan bir ayrıntı olan davetiyeden de mevzu bahis olmalı..
İnternetten gelen davetiyelerin haricinde, fiziksel davetiyeyi Bahar Korçan defilesi için aldım.
Aynen düğün davetiyesi gibi, davet edenin hakkında çok fikir veriyor.

Bahar Korçan'ınki işte böyle:

Etiketler: , ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeEkim 08, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoHaftaların haftası Paris Moda Haftası geçen Pazar itibarıyla finalize oldu.
Favori görüntülerden oluşan (alttaki galaksi postları dahil) bir potporiyle programımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.


Miu Miu - Elbise üstü pilili etek parçası, etek üstü pilili etek parçası Miu Miu'nun sahalara getirdiği hoş bir seda.


Lanvin- Kumaşla yapılan oyunlar ve ince kemer Alber Elbaz'ın ustalığında hayranlık uyandırıyor.


Rue Du Mail-Martin Sitbon'dan inşa hareketleri.


Vivienne Westwood- 67 yıldır bitmeyen başkaldırı umarım daha uzun yıllar sürer. Geçtiğimiz sezon Sherlock Holmes pardösülerine Harvey Nichols'da hayran kalmıştım. Bu da ona benziyor.



Nina Ricci- Olivier Theyskens'in neredeyse koleksiyonun tümüne yaydığı önü kısa arkası uzun formlar aşık edecek cinsten. Zaten bu formu Guns'n Roses November Rain'de Stephanie Seymour'un üzerinde görüdüğüm günden beri seviyorum. Bu koleksiyondakilerin hepsi şahane.



Sharon Wauchob- Drape cambazlığı. Elbisenin rengi "yıkılıyor".



Tsumori Chisato- Dede Korkut yerine Tsumori'nin masallarıyla büyüseydim keşke. Bu kadının tarzı bu ve ben bunu hep beğeniyorum.



Manish Aurora- Dakka 1 Gol 1'cilerden. İlk görünüm zaten yetti. Manish'in sirki olağanüstü.


Ann Demeulemeester- Cool'luk sembolü tasarımcının tüm işleri gerçekten çok cool.



Louis Vuitton- Marc Jacobs'ı sevmek için neden üstüne neden, neden üstüne neden. Bu nedenler o yüzden Louis Vuitton'u da sevdiriyor. Sayesinde.

Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeEkim 02, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeEkim 01, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo

Nicholas Ghesquiere, 2008 Yazı için başlattığı "Aliyenleştirme"! operasyonuna devam etti. Yine dergilerin moda çekilerimlerinde ve Türk ünlülerde! bile göreceğimiz tasarımlar vardı. Herşey bir yana, gelecek yaz! için tasarlanmış jarse çorap-ayakkabı melezi bir yana.

Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeEylül 30, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoGareth Pugh ile başlayan "Battlestar Gallactica" savaşları, gösterilerini düzenleyen tasarımcılarla sürmekte. Pugh da uzayı iyi tasarlayanlardan. Mesela "Dünyayı Kurtaran Adam" gibi bir "uzay" filmi çekiyor olsam Pugh'a parası neyse verirdim.





Gareth Pugh, gotik temanın ilahı olarak bu sefer önler beyaz arkalar siyah olmak suretiyle başka bir galakside yaşayan bir ırkın kostümlerini tasarlamıştı. Eski Moloko solisti Roisin Murphy gösteriden sadece 2 saat sonra cyborg olarak Christian Dior defilesinin ön sırasına yerleşmişti. Nasıl koltuğa oturduğu merak konusu kalırken, bir kıyafetin kendinden nasıl söz ettirmeyi başardığını da hep beraber yine yaşamış olduk.


Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeEylül 29, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeEylül 25, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo


Prada'yı bu yıl defilede düşme rekorlarının kırılmasından dolayı çok anacağız. Zayiat 2 manken olurken, düşüren zanlı kombinasyonu ise, babet çorabı ve platformlu ayakkabıdan oluşuyor. Dergilerde bu ikili bu kışın yeni Laurel&Hardie'si.

Etiketler: , ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeEylül 23, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
nd #comments --> v>