gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 29, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo(Dikkat uzun yazı. Eyvah uzun yazı!)

Bunlarla kafayı yeme Melis sonu yok dedikçe, bu ekolojik olayına sardırmaya başlıyorum. En belirgin harekatı ise kozmetikte yaşıyorum. Geçen gün güvenilir kaynaklardan öğrendiğim şeyle yıkıldım. En zararlı kozmetik maddelerinin güneş koruyucuları olduğunu duyduğumdan beri de içim hiç rahat değil. Çünkü ten rengi sıralaması yapılırken, dünyadaki renkler benim beyazlığım referans alınıp da başlamış gibi. Yani ben sıralamadaki ilk renge sahibim. Yıllardır güneş görmemiş beyaz ötesi tenimi 50 üzeri faktörlerle korumak boynumun borcu. (50 faktörü ben ve çocuklardan başka kim sürüyor biliyor musunuz? Çok koyu tenliler, daha fazla kararmasınlar diye!) Güneş kremleri içerlerinde birçok kimyasal bulundurduğundan en zararlı ilan edilmiş. Peki bu durumda ne yapılıyor? Makyaja geldiği gibi güneş kreminde de tercih minerallerden yana olmalı. Fakat bu kimyasal olayı öyle ki, aslında şampuandan rimele, neredeyse ojeden ruja herşeyin içinde kimyasal madde var. Güneş sütümü mineral aldım, makyajımı minerallerle değiştirdim, peki diş macununu ne yapacağım, kıyafetlerimi en zararlılardan biri olan deterjandan nasıl kurtaracağım? Benim bu afilli gibi görünen sorularım birkaç yıllık dünyevi meseleler klasmanında, kanserojen katkı maddeli paranoyanın küresel ısınma manikdepresifli hali zaten. Meselenin hormonlu gıda KDV'sini de hasılata katmayı unutmamak gerek.

NTV Yeşil ekran destekli paranoyalarım, markette çaktırmadan deterjanın kansersizinden ararken, yediğim domatesi, ya da herhangi bir paketli ürünü de sorgulatıyor artık bana. Sonra birden İsviçre'de yaşamadığımı hatırlayıp, Allah'ın İstanbul'unda deterjandan, hormonlu çilekten, PEG içeren kozmetikten kaçsam ne olacak zaten diyorum. (Acaba Türkler'in toplam kalite ter kokusunun bizim payımıza düşen ozon tabakası delinimi ya da karbon gazı salınımının çokluğunda etkisi var mıdır? İşte BBC sana güzel bir belgesel araştırma konusu. Ancak araştırırken kokudan sağ kalamama ve ülkenize geri dönememe riski var benden uyarması.)

Fala inanma falsız kalma'nın ekoloji versiyonunu kendime tam prensip edinmişken, zat-ı alimi ürün içeriğine bakarken ve katil katkı maddelerini enselemeye çalışırken buluyorum. Yani merak var, istek var, hatta kafaya takmaya yakın bir ruh hali var, ancak daha hala çemberin dışındayım.

Bu arada araştırmalar, ekrana düşen ekolojik haberler bütününde kendime uzman! (kendini bilir) destekli bir koruma kremi aldım. Minerallerden yapılma olduğu söylenen İsrailli AHAVA'nın 50'leri.

Şimdi araştırırken bir marka daha gördüm, ekoseverlerin zaten bildiği bir marka gibi duruyor Lavera. Markayı biraz daha araştırdıktan sonra kendimde nemlendiricilerini ve temizleme jellerini alacakmışım gibi bir hava seziyorum. Kullananınız ya da başka şeyler bilip de paylaşmak isteyeniniz varsa söyler zaten. Bir de Almanca bilenlerin faydalanabileceği ürün didikleyen, Chanel, Clinique ve Nivea'nın içeriklerini beğenmeyen
Öko-test diye bir site var. İşte onların beğenisi Lavera zaten. Almanca'ya ilk defa ihtiyaç duyuldu o da namüsait.



Eee ne yapıyorum o zaman?
1-Evet bu kadar beyazım. Güneşe çıkmak mı? Kendini intahar etmekle aynı kefende yatıyor. Rengim bu ve bir cilt nakli yaptırmadıkça değişmesi mümkün değil. En az 50 faktör koruma ve güneşle hiç anlaşamama durumları aynen devam.
2- Evet son zamanlarda benle cepten iletişim kuranlar, maymun gibi alolara gark oluyor. Nedeni kulaklığımı keşfetmem. Kulaklığın tele dolanması sonucu cevap vermede güçlük, ses ayarlarında nanaylık.
3- İnternet maillarında dolaşan 3 cep telefonu ile mısır patlatma gösterisi ve gazete destekli cebin beyin pişirme operasyonları bana geceleri kapattırıyor mereti.
4- Haci şakir'in toz sabunlarıyla çocuk eşyası yıkayan arkadaşlarım var. Deterjan konusu şu aralar benim için sıcak konu. Daha bulaşık makinasına takmadım.
5- AHAVA'yı deneyeceğim. Gerçi 50 zaten koruyacak. Mineral kısmı Allah'a emanet.
6- Makyaj malzemelerime onca yatırım yapmışım. Aklanmalarını bekleyip, fondötenim mineralli canım deyip, kendimi ekolojinin parçası zannetmeye çalışacağım.
7- Organik kara bulgurumun hakkını vermeye devam edeceğim. Elimdeki tek organik malzeme. Tüm yiyecekleri organik alamam ki'lerle kendimi kandıracağım. Bu yaşa kadar organik mi yemişiz ki diye Türklük yaptıktan sonra, e çocukken bu kadar katkı maddesi yoktu ki diye soru-cevap oynamaya devam edeceğim.

Etiketler: , ,

nd #comments -->
gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 28, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoBu aralar mağazalardan çöp almadım diyebilirim. Sürekli internetten alışveriş yapıyorum. Herşey'den kozmetiğe (strawberry gerçekten gönderim ücreti almıyor. çok karlı) kadar. Geçenlerde gördüğüm bu kedili çorabı da ısmarladım. Ve baktım ki, herkese bu çoraptan bahsediyorum. O zaman Moda Trenden İn!de vitrin olsun dedim. Kedi insanı olmamama rağmen çok komik bir çorap. Sezonu geldiğinde hemen giymeyi planlıyorum. (İngiltere'den 10 günde falan geldi.)


Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 22, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo
Gojeko'yu Moda Trenden İn'e yazdığı bir yorumdan tanıdım. Eko bilinciyle doldurulduğumuz şu günlerde Gojeko sitesinde hem bilgilendirme var, hem de tatlı cici kumaş torbalar var. Siparişe göre özel tasarım da yapabiliyor.
Ben çok beğendim. Dostlar ziyarette ve alışverişte görsün.


Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 21, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBodekolte: bir bayana yönelttiğim "niçin?" suali zarfında "çünkü kendimi güzel hissettiriyor." şeklinde yanıt bulan azdırgaç. ne var ki kendini güzel hissetmenin yolu bedeninin bir parçasını teşhir etmekten geçiyorsa, bu işte bir yalnızlık var demektir.
(
nopain31, 22.05.2008 18:29 ~ 18:30)

Yukarıdaki tanım eksisözlükten'alıntı. Erkek penceresinden bakıldığında kadınlardaki açıklık yani azdırgaç yani dekolte, bu sene saklanıyor. Azdırgaç terimi cuk oturmuş. Bu işte bir yalnızlık var hicvi ise şairane.

Konumuza dönersek, New York Mag'a göre geçen senelerdeki kıyafet yavşaklığının tersini şimdi yaşamamız doğal olanmış. Üstelik ekonomideki durgunluk, kıyafetlerin daha couture görünmesini sağlarmış. Çünkü tüketici pahalı kıyafetinin pahalı görünmesini severmiş.

Kadınlarda azdırgaç cephesi böyleyken, erkeklerdeki açılma American Apparel'in yerlere kadar yarılmış derin vadi (V) leriyle dolu. Yazının son cümlesine kahkahayla katılmamak ise oldukça olanaksız. Men are the new women. Erkekler yeni kadınlar.

Etiketler:

nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo"I'm not a plastic bag"e rakip geldi. "Your plastic bag can kiss my canvas." Canvas'ı (canv-ass-) olarak düşünürsek oldukça manidar.
Plastik torba düşmanları çok zekice manevralar yapıyorlar. Canla başla mesela Anya Hindmarch'ın I'm not plastic bag'i trend oldu. Yine de poşet kullanılıyor da kullanılıyor.

Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 20, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoNet-a- porter mail atmış Cyndi ile tanışın diye. Hemen linki takip ettim ve kısa bir merasimden sonra tanıştık. Cyndi, Chloe'nin yeni "arzu edileni". Ancak yeni koleksiyonda sadece Cyndi yok, Audra ve Saskia'yı gördüğümde de kalbim pıt pıt etti. Yeni renkler çok güzel olmuş. Demektir ki, bu kış enteresan renklerde çantalar ortalıkta olacak.

Cyndi

Küçük Saskia


Audra


Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 18, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoWarner Bros, Oz Büyücüsü (The Wizard of Oz) filminin 70. senesinin doğum gününü kutlamak için, Swarovski ile iş birliğine gidip günümüz tasarımcılarına Dorothy için yeni ayakkabılar ısmarlamış. Filmdeki maceraları başlatan kırmızı pabuçlar 2009 yorumuyla A. Testoni, Abaete, Alberta Ferretti Betsey Johnson, Botkier, Christian Louboutin, Diane von Furstenberg, Giuseppe Zanotti, Jimmy Choo, L.A.M.B. by Gwen Stefani, Lisa Pliner, Manolo Blahnik, Moschino, Oscar de la Renta, Roger Vivier, Sergio Rossi, Stuart Weitzman, Tibi, ve Tuleh ile şimdilik çizimlenmiş.

Koleksiyondakiler AIDS vakfı için açık artırmayla satılacak. Eylül'deki New York Moda Haftası'nda da sergilenecek.

Dorothy olsam bunlardan hiç birini seçmezdim. Çünkü daha yapacak çok işim vardı. Aslan adama cesaret vereceğim, Teneke adama kalp, korkuluğa beyin arayacağım. Kusura bakmayın ama bu işler bu topuklularla olmazdı.

Sergio Rossi, L.A.M.B., Moschino

Betsey Johnson


Jimmy Choo

Etiketler:

nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoDevil Wears Prada (Şeytan Marka Giyer) filmi ve kitabıyla ilgili yapımcıların bayılacağı hatta uğruna bir bölüm daha yapmak isteyecekleri Anna Wintour ile ilgili bir mevzu bahis oldu.

Anna Wintour dün stajyerlere hitaben, stajyer başarı öyküleriyle ilgili bir konuşma yapacakmış. Ardından soru ve cevaplar olacakmış. Bununla ilgili bir memo atılmış ilgililere. Nefis şeyler var içinde.
Mesela;
- Anna Wintour konuşmasını erken yapmak isteyebilir. Eğer geç kalırsanız o konuşuyorken önünden geçmeniz gerekebilir. O yüzden konferans salonuna hiç girmeyin.
- Soru cevap olduğunda düşünülmüş sorular sorun (kısacası akıllı olun). Size verilmiş biyografiyi okuyun. Anna Hanım'ın bizimle olması bizim için bir ayrıcalıktır.

Bu ne kulak çekmektir. Bu ne strestir. Ortaokulda bile bu kadar korkutulmamıştık.


Hi Everyone -
As you know, Anna Wintour, Editor-in-Chief of Vogue, and Editorial Director of Teen Vogue, Men's Vogue and Vogue Living, is presenting this Wednesday, July 16th.
Anna will discuss her career, stories of former successful Vogue interns and will give advice on how to do well in the business of journalism.
The second portion of the presentation will be a Q&A session. Please come prepared with thoughtful questions. I recommend that you read the brief bio on Anna, which is posted on the Intern home-page. This is such a priviledge for all of us and we want you to make the most of this opportunity.
The presentation will start promptly at 9:00am. I recommend that everyone is seated in the auditorium by 8:45am in case Anna begins a few minutes early. If the door is closed when you arrive, do not enter because you will have to walk in front of Anna while she is presenting.
Look forward to seeing you!

Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 17, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBo
Gregory Paul Soriano'dan Louis Vuitton ve Marc Jacobs çantalarından oluşan pasta. İsmi de The Worlds Most Fashionable Cake. Doğumgünüm de yaklaşıyor. Hem pasta hem çantalar yeni yaşıma çok uyar.

Etiketler:

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 16, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 09, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoChristian Lacroix

Prada



Yeni sezonda kollardaki yerini alacak çantalar bu sefer daha gösterişli, mimariden esinleniyor gibi.

Etiketler:

nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 08, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoGeçen hafta Nokia'nın kadın kullanıcılara daha çok hitap edeceği düşünülen Supernova serisini inceleme fırsatım oldu. Seri, bilimkurgu filmlerinde geleceği tasvir ederken kullanılan alet edevat görüntüsüne bürünmüş şimdiki zaman oyuncaklarından farklı olarak oldukça renkli. Hatta çıkış noktası, renkleriyle kılıklara uyum sağlayabilmesi. Değiştirilebilen kapaklar mevcut, ancak kapaklara farklı dokular verilmiş.

Supernova serisinde 4 telefon var. Hepsini en yakından görme imkanım oldu. Kah tuşlarına bastım, kah ağırlını ağırlınca altın verecekmişim gibi ellerimle tarttım. İnsan o kadar inceledikten sonra ister istemez birini bağrına basıyor. Ben açılan kapaklı olan 7510'la bir bağ kurdum. Sanırım kapaktaki dans eden minik kareler beni tavladı. Tasarımcısı ise en sade model olan 7210'u evlat edinmek istermiş. Tasarımcısı demişken kendisiyle biraz sohbet etme imkanı da buldum.

İşte tasarımcı sohbetinden Moda Trenden İn!'e kalanlar:
Melis Pekand: Saint Martins mezunu bir tasarımcısınız. Daha önce çanta tasarladığınızı biliyorum. Bir çanta tasarlamakla telefon tasarlamak arasında nasıl farklar var?
Grant Silas: Arada çok fark var. Çanta daha çabuk tüketilen bir ürün. Yılda 3-4 kere koleksiyon yapmanız gerek, halbuki cep telefonunda 2 yıl gibi bir tedarik süresi var. Kalıcılığı için daha farklı şeyleri göz ününde bulundurmanız gerek.

mp: Telefon tasarlarken ilham kaynaklarınız nelerdir?
gs: Nokia tasarımında ana ilham kaynağı insandır. Tüketici araştırmaları yapıyoruz. Antropologlarla çalışıyoruz. Dünyanın her yerini gezen ekibimiz var. Trend takibi yapan ekibimiz topulumları inceliyorlar, tasarım trendlerine bakıyorlar, ekoloji trendlerini inceliyorlar. Daha stil içeren telefonlar tasarlarken de modaya bakıyorum. Kolay ulaşılabilen moda üreticilerini inceliyorum. Renk trendlerinden çokça yararlanıyorum.

mp: Gelecek kurgulanırken, telefonların aksesuar gibi taşınacak moda ürün olmasından bahsedilirdi. Hatta saat telefonlar olacaktı. Ancak daha etrafta kullanıldığını göremiyoruz?
gs: Farklı konseptler yaratılmaya başlandı, mesela takı olan telefonlar gibi ilginç şeyler. Ancak şu anda insanlar fiziksel tanımlayabilecekleri cismi nesneler istiyorlar. Gelecekte daha akıllı aletler olacağını düşünüyorum.

mp: Bir telefonun cool görünmesi mi daha önemli yoksa işlevsel olması mı?
gs: Birini diğerinden ayıramıyorum. İkisinin de olması gerek. 7610 'e bakarsak mesela 3.2 megapiksel kamerası ve daha bir çok özelliği var. Telefona ne kadar çok unsur eklerseniz büyüyor. Ancak sadece stil için insanlar birinden birini gözden çıkarmak istemiyorlar, ikisini de istiyorlar.

Supernova kızları podyumdaki geçişlerini tamamlarken, isimlerini enerjisi biten büyük yıldızların şiddetle patlaması durumundan aldıklarını söyleyelim. Yıldız patladığında renk şöleni sunuyormuş.

Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 04, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 03, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoModa ürün sadece kıyafet ya da aksesuar olmuyor. Moda ürün, kimi zaman ajanda (Moleskine), kimi zaman cep telefonu (marka-model belirtmeyeceğim burda opsiyonlar çok çeşitli herkes için), kimi zaman nane şekeri (Hint-Mint), kimi zaman da yara bandı olabiliyor.

Şu nane şekeri ve yara bandını biraz açmak istiyorum. Hint Mint'i geçen aylarda bir trend konferansında dinledikten sonra markaya bayıldım. Onlarda zaten bayılanılacak bir marka yapmışlar. Öncelikle bunu bir yiyecek maddesi değil de moda ürün olarak pazarlamışlar. Beni yakaladılar. Şimdi ürünler Beymen'de de satılıyor. Ben nane şekeri ve cikletinden nefret ederim. O yüzden kutuları için satın alıyorum. Naneleri ikram edip çantamda kutusunu taşıyorum.


Yara bandına ise, internette rastladım. Bu ürün aşmış. Yara bandının üzerinde Swarovski taşlar var. Stil içinde yaralanın diyor.

Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 02, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
nd #comments --> gDateHeas="date-header"><$BlogDateHeTemmuz 01, 2008logDateHe!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoŞehir ajandasına burada yaşayan yabancılar ve Türklerin katkıda bulunduğu, İngilizce içeriği ile uzun süredir önemli bir boşluğu dolduran Pukka Living, benim severek takip ettiğim bir site. Modadan seyahate yeme-içmeye varan içeriği özellikle şeker bir dille yazılmış. Şiddetli tavsiyemdir.

nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoRakamlarla ve harflerle bezeli bu atkılar çok sevimli. Lazer kesimle yapılmışlar, belki ileride cümleler yazmaya elverir bu işlem işte o zaman mesajlı atkılar olarak süper hediye olur.

Etiketler: ,

nd #comments --> gDateHea!-- Begin .post -->
<$BlogItemBoJC Report, bloglar yokken dünyadaki moda haberlerini almamıza yardımcı olan güzide bir süreli yayındı. 15 günde bir posta kutusuna düşen haberlerle şenlenirdik. Bloglar çıkınca ve bu kadar dominant olunca JC Report da tarz değiştirdi. Mini haberlerin artık blog şeklinde okunmasına yer verir oldu. Ancak hala saygınlığını yitirmiş değil. Arkasında sıkı bir ekip olduğu belli.

Bu uzun girizgahın sebebi, geçen haftadan başlayarak 4 hafta sürecek olan kapak çalışmalarında Z.Berhan Yılmaz'ın stilistliğinde Mehmet Erzincan'ın fotoğraflarına yer vereceklerini açıklamaları. Bu ikili hakkında daha önce sizleri bilgilendirmiştim. Şimdi olay katmerlendi. Türk bir stilistin ve fotoğrafçının işlerinin yabancı ve bilinir bir e-moda dergisinin kapağını süslemesi, bence çok güzel bir haber.



Cover Curation: A Turkish View on Fashion

For this next four weeks of cover photography on JCR, we're splashing the site with works by concept designer and fashion editor Z.Berhan Yilmaz and photographer Mehmet Erzincan, two fashion talents from Turkey. Currently, it's the summery Stars series, which was recently published in Hulya magazine. In the coming weeks, look out for the "Je t'aime," "Butterflies" and "Geometric" series. From the looks of these fierce images, Turkey's fashion scene is a promising one.

Etiketler:

nd #comments --> v>