Bunlarla kafayı yeme Melis sonu yok dedikçe, bu ekolojik olayına sardırmaya başlıyorum. En belirgin harekatı ise kozmetikte yaşıyorum. Geçen gün güvenilir kaynaklardan öğrendiğim şeyle yıkıldım. En zararlı kozmetik maddelerinin güneş koruyucuları olduğunu duyduğumdan beri de içim hiç rahat değil. Çünkü ten rengi sıralaması yapılırken, dünyadaki renkler benim beyazlığım referans alınıp da başlamış gibi. Yani ben sıralamadaki ilk renge sahibim. Yıllardır güneş görmemiş beyaz ötesi tenimi 50 üzeri faktörlerle korumak boynumun borcu. (50 faktörü ben ve çocuklardan başka kim sürüyor biliyor musunuz? Çok koyu tenliler, daha fazla kararmasınlar diye!) Güneş kremleri içerlerinde birçok kimyasal bulundurduğundan en zararlı ilan edilmiş. Peki bu durumda ne yapılıyor? Makyaja geldiği gibi güneş kreminde de tercih minerallerden yana olmalı. Fakat bu kimyasal olayı öyle ki, aslında şampuandan rimele, neredeyse ojeden ruja herşeyin içinde kimyasal madde var. Güneş sütümü mineral aldım, makyajımı minerallerle değiştirdim, peki diş macununu ne yapacağım, kıyafetlerimi en zararlılardan biri olan deterjandan nasıl kurtaracağım? Benim bu afilli gibi görünen sorularım birkaç yıllık dünyevi meseleler klasmanında, kanserojen katkı maddeli paranoyanın küresel ısınma manikdepresifli hali zaten. Meselenin hormonlu gıda KDV'sini de hasılata katmayı unutmamak gerek.
NTV Yeşil ekran destekli paranoyalarım, markette çaktırmadan deterjanın kansersizinden ararken, yediğim domatesi, ya da herhangi bir paketli ürünü de sorgulatıyor artık bana. Sonra birden İsviçre'de yaşamadığımı hatırlayıp, Allah'ın İstanbul'unda deterjandan, hormonlu çilekten, PEG içeren kozmetikten kaçsam ne olacak zaten diyorum. (Acaba Türkler'in toplam kalite ter kokusunun bizim payımıza düşen ozon tabakası delinimi ya da karbon gazı salınımının çokluğunda etkisi var mıdır? İşte BBC sana güzel bir belgesel araştırma konusu. Ancak araştırırken kokudan sağ kalamama ve ülkenize geri dönememe riski var benden uyarması.)
Fala inanma falsız kalma'nın ekoloji versiyonunu kendime tam prensip edinmişken, zat-ı alimi ürün içeriğine bakarken ve katil katkı maddelerini enselemeye çalışırken buluyorum. Yani merak var, istek var, hatta kafaya takmaya yakın bir ruh hali var, ancak daha hala çemberin dışındayım.
Bu arada araştırmalar, ekrana düşen ekolojik haberler bütününde kendime uzman! (kendini bilir) destekli bir koruma kremi aldım. Minerallerden yapılma olduğu söylenen İsrailli AHAVA'nın 50'leri.
Şimdi araştırırken bir marka daha gördüm, ekoseverlerin zaten bildiği bir marka gibi duruyor Lavera. Markayı biraz daha araştırdıktan sonra kendimde nemlendiricilerini ve temizleme jellerini alacakmışım gibi bir hava seziyorum. Kullananınız ya da başka şeyler bilip de paylaşmak isteyeniniz varsa söyler zaten. Bir de Almanca bilenlerin faydalanabileceği ürün didikleyen, Chanel, Clinique ve Nivea'nın içeriklerini beğenmeyen Öko-test diye bir site var. İşte onların beğenisi Lavera zaten. Almanca'ya ilk defa ihtiyaç duyuldu o da namüsait.
Eee ne yapıyorum o zaman?
1-Evet bu kadar beyazım. Güneşe çıkmak mı? Kendini intahar etmekle aynı kefende yatıyor. Rengim bu ve bir cilt nakli yaptırmadıkça değişmesi mümkün değil. En az 50 faktör koruma ve güneşle hiç anlaşamama durumları aynen devam.
2- Evet son zamanlarda benle cepten iletişim kuranlar, maymun gibi alolara gark oluyor. Nedeni kulaklığımı keşfetmem. Kulaklığın tele dolanması sonucu cevap vermede güçlük, ses ayarlarında nanaylık.
3- İnternet maillarında dolaşan 3 cep telefonu ile mısır patlatma gösterisi ve gazete destekli cebin beyin pişirme operasyonları bana geceleri kapattırıyor mereti.
4- Haci şakir'in toz sabunlarıyla çocuk eşyası yıkayan arkadaşlarım var. Deterjan konusu şu aralar benim için sıcak konu. Daha bulaşık makinasına takmadım.
5- AHAVA'yı deneyeceğim. Gerçi 50 zaten koruyacak. Mineral kısmı Allah'a emanet.
6- Makyaj malzemelerime onca yatırım yapmışım. Aklanmalarını bekleyip, fondötenim mineralli canım deyip, kendimi ekolojinin parçası zannetmeye çalışacağım.
7- Organik kara bulgurumun hakkını vermeye devam edeceğim. Elimdeki tek organik malzeme. Tüm yiyecekleri organik alamam ki'lerle kendimi kandıracağım. Bu yaşa kadar organik mi yemişiz ki diye Türklük yaptıktan sonra, e çocukken bu kadar katkı maddesi yoktu ki diye soru-cevap oynamaya devam edeceğim.
Etiketler: kozmetik, moda yazısı, ürün