
<$BlogItemBoKadın pazarına yönelik bicili teknolojik aletlere son olarak OPİ ile Dell'in ojeli laptopları damga vurdu.
Laptop kapağını ojeyle damgalayan Dell'de OPİ'nin nefis renkleri var.


Bu rengi görünce de aklıma Chanel'in bu son defilesindeki parmaklar geldi.
Ahh bir de aklıma gelmişken Chanel'in ojesi kesin alınacak.
<$BlogItemBoMAC'in Trip setleri çantada hayat kurtarıyor.

Bir kötü yanı var. O da size en yakın olmayan Duty Free'lerde satılması. Yani Türkiye Duty Free'de MAC satılmadığı için Trip yok mesela. Bu durumda "Umutsuz MACkadınları", dünyanın çeşitli havaalanlarını arşınlayabilir, hosteslerle ahpablık edilebilir, facebook listesindeki yurtdışı insanlarına rica edebilir, ya da kestirmeden ebay'e dalabilir...
Niye MAC bu tarz koleksiyonları şehir içinden esirgiyor anlamıyorum.
Bir sıkıntım daha var. Niye nefis ürünler limitli oluyor ve bir daha eşi benzeri bulunamıyor.
Geçen hafta elimde taptığım ama sonuna geldiğim için kazıyarak kullandığım eski koleksiyon rengi Aristocrat'ın, stand stand dolaşıp en yakın rengini aradım. MAC dahil kimseciklerde bulamadım.
Sonra google'layınca, bir halk kişisinin stok eritme maksadıyla elden çıkarttığı ürünler arasında enseledim. Heralde bir 4 yıl da bu yeni kutuyu kullanacağım. Neticede üretiminin üstünden kabaca 10 yıl geçmiş olacağı için, 3. kutuyu yıllar sonra bulur da kullanırsam gözüm çıkacak.
MAC çalışanları da bu konuyla ilgili bayıldığınız ürünler varsa hemen bir sürü alın diye uyarıyorlar. Aklınızda bulunsun koleksiyon ya da limitli ürünler hakkaten adı üstünde muamele görüyor. Stoklayın.

Bir kötü yanı var. O da size en yakın olmayan Duty Free'lerde satılması. Yani Türkiye Duty Free'de MAC satılmadığı için Trip yok mesela. Bu durumda "Umutsuz MACkadınları", dünyanın çeşitli havaalanlarını arşınlayabilir, hosteslerle ahpablık edilebilir, facebook listesindeki yurtdışı insanlarına rica edebilir, ya da kestirmeden ebay'e dalabilir...
Niye MAC bu tarz koleksiyonları şehir içinden esirgiyor anlamıyorum.
Bir sıkıntım daha var. Niye nefis ürünler limitli oluyor ve bir daha eşi benzeri bulunamıyor.
Geçen hafta elimde taptığım ama sonuna geldiğim için kazıyarak kullandığım eski koleksiyon rengi Aristocrat'ın, stand stand dolaşıp en yakın rengini aradım. MAC dahil kimseciklerde bulamadım.
Sonra google'layınca, bir halk kişisinin stok eritme maksadıyla elden çıkarttığı ürünler arasında enseledim. Heralde bir 4 yıl da bu yeni kutuyu kullanacağım. Neticede üretiminin üstünden kabaca 10 yıl geçmiş olacağı için, 3. kutuyu yıllar sonra bulur da kullanırsam gözüm çıkacak.
MAC çalışanları da bu konuyla ilgili bayıldığınız ürünler varsa hemen bir sürü alın diye uyarıyorlar. Aklınızda bulunsun koleksiyon ya da limitli ürünler hakkaten adı üstünde muamele görüyor. Stoklayın.
Trip serisindeki sevimliler (Beyaz kutusu için bile alınır):
Rujlar
Göz farları
Etiketler: bakım, Güzelsen Trenden İn, kozmetik
<$BlogItemBo
Mat ojeler yeni trend. Yazın şarkısını bilmem ama yazın ojesinin mat olacağı kesin. Türkiye bu yaza yetişemezse seneye kışa, eğer kırmızı ojelere benzerse 5 sene sonraya ancak tırnaklarına kabul edecektir.
Marketteki matlara gelince; Opi duruma liderlik ederken bugün Nylon dergisinde Ko markasını gördüm. Hayli iddialı renkler var. Gerçi Opi'nin matlarını da ilk Nylon'dan öğrenmiştim.
Gelelim etraftan araştırdığım matlara:
1- Önüne, sonuna parlatıcı, koruyucu sürülmüyor.
2- Ne kadar parlamasa o kadar kar.
3- Basbas bağırmayan renk skalası genelde gotik renklerden oluşuyor farklı markalarda.
4- Favoriler gri ve siyahlar.
5- Zoya'nın MatteVelvet'ları,
6- Opi'nin 6 farklı renkteki (Russian Navy, Lincoln Park After Dark, You Don’t Know Jacques!Alpine Snow, La Paz-Itively Hot, Gargantuan Green Grape) Matte serisi,
7- Ko'nun 6 farklı rengi(favorim Ox) piyasanın konuşulanları.
8- Maybelline'in yıllar önce çıkardığı ancak devam etmediği bir mat seri bulunuyor. Yani artık bulunmuyor.
8- Butter London'ın bir ojesi tırnaktaki pürüzleri düzeltiyor ve aynı zamanda matlık veriyor. Matlık veren formüller eskiden erkeklere tavsiye ediliyordu.
9- Metroseksüeller ya da yeni adınız her ne ise, Essie'den man-i-cure adlı matlaştırıcı bir oje var.
10- Ya da Orly'den Nails for males.
11- Deneme yanılmalarda matları sürüş testinden geçirenler ojelerin 5 gün zor dayandığını söylüyor. Ne derlerse desinler alta baz sürün diyorlar.
12- Opi'nin renklerini all lacqured up blogu sürmüş. Ismarlamadan önce görün derim. You don't Know Jacques rengi, kanımca ortalığı yıkar.

Ko'dan siyah mat

Opi'den You Don't Know Jacques

Mat ojeler yeni trend. Yazın şarkısını bilmem ama yazın ojesinin mat olacağı kesin. Türkiye bu yaza yetişemezse seneye kışa, eğer kırmızı ojelere benzerse 5 sene sonraya ancak tırnaklarına kabul edecektir.
Marketteki matlara gelince; Opi duruma liderlik ederken bugün Nylon dergisinde Ko markasını gördüm. Hayli iddialı renkler var. Gerçi Opi'nin matlarını da ilk Nylon'dan öğrenmiştim.
Gelelim etraftan araştırdığım matlara:
1- Önüne, sonuna parlatıcı, koruyucu sürülmüyor.
2- Ne kadar parlamasa o kadar kar.
3- Basbas bağırmayan renk skalası genelde gotik renklerden oluşuyor farklı markalarda.
4- Favoriler gri ve siyahlar.
5- Zoya'nın MatteVelvet'ları,
6- Opi'nin 6 farklı renkteki (Russian Navy, Lincoln Park After Dark, You Don’t Know Jacques!Alpine Snow, La Paz-Itively Hot, Gargantuan Green Grape) Matte serisi,
7- Ko'nun 6 farklı rengi(favorim Ox) piyasanın konuşulanları.
8- Maybelline'in yıllar önce çıkardığı ancak devam etmediği bir mat seri bulunuyor. Yani artık bulunmuyor.
8- Butter London'ın bir ojesi tırnaktaki pürüzleri düzeltiyor ve aynı zamanda matlık veriyor. Matlık veren formüller eskiden erkeklere tavsiye ediliyordu.
9- Metroseksüeller ya da yeni adınız her ne ise, Essie'den man-i-cure adlı matlaştırıcı bir oje var.
10- Ya da Orly'den Nails for males.
11- Deneme yanılmalarda matları sürüş testinden geçirenler ojelerin 5 gün zor dayandığını söylüyor. Ne derlerse desinler alta baz sürün diyorlar.
12- Opi'nin renklerini all lacqured up blogu sürmüş. Ismarlamadan önce görün derim. You don't Know Jacques rengi, kanımca ortalığı yıkar.

Ko'dan siyah mat

Opi'den You Don't Know Jacques
Etiketler: bakım, Güzelsen Trenden İn, kozmetik
<$BlogItemBoAğzımız vasıtasıyla içeri girenleri kontrol ediyoruz (Paketli olanların en azından kalorisine bakıyoruz). Peki ya sürdüklerimiz yoluyla içeri yollananlar nelerden oluşuyor ve bizim için ne kadar iyi haberimiz var mı?
2004 yılının sonlarında bir site keşfetmiştim. Kozmetik ürünlerin içindeki maddelerin neler olduğunu ayrıntılı olarak sıralıyordu. Siteye sahip olduğum her kremin içeriğini girip, dudak bükmeye başlamıştım. Sonra iş arkadaşlarımınkileri inceleyip onların da moralini bozuyordum. Diş macunu, oje, saç boyası, nemlendirici, deodorant derken ipin ucu kaçtı. Çünkü kullandığım herşeyde illaki kusurlu madde vardı. Atın ölümü arpadan olsun diye siteyi unuttum gitti.
Bir de güneş koruyucuları hakkındaki dosyayı herkesin okumasını tavsiye ederim.

2004 yılının sonlarında bir site keşfetmiştim. Kozmetik ürünlerin içindeki maddelerin neler olduğunu ayrıntılı olarak sıralıyordu. Siteye sahip olduğum her kremin içeriğini girip, dudak bükmeye başlamıştım. Sonra iş arkadaşlarımınkileri inceleyip onların da moralini bozuyordum. Diş macunu, oje, saç boyası, nemlendirici, deodorant derken ipin ucu kaçtı. Çünkü kullandığım herşeyde illaki kusurlu madde vardı. Atın ölümü arpadan olsun diye siteyi unuttum gitti.
Sitenin isimini beyin odacıklarımda bulamıyordum. Travma onu epey derinlere gömmüş. Sonraki yıllarda aklımda kalan bir takım maddeleri elime geçen ürünlerde ister istemez inceledim. Bu maddeler hayatımı yönlendirmese de beni rahatsız etti. O yüzden geçen yıldan beri organik maddeler kullanmaya çalıştım (Zangoç siteye göre seçtiklerimde pek başarılı olamamışım).
Bugün organik, ekolojik, sağlıklı yaşam konularına pek meraklı bir arkadaşım, kendine en kanserojensiz güneş koruyucu (Kozmetiklerdeki yoğun kanserojen maddeler maalesef yüksek koruma faktörlü güneş kremlerinde var. Güneş mi, koruma faktörü mü katil onu filmin sonunda göreceğiz.) aramakta olduğunu iletti. Ve ürün taraması yapan bir site bulmuştu. Yani benim 5 yıl önceki kabus geri gönmüştü. Travma yeni ara yüzüyle karşımdaydı.
Başladım yine araştırmaya. Sitede korkarak arattığım kulllanmakta olduğum ürünlerde sıkıntılar var yine. Severek kullandığım bazı ürünler için 3 maymunu oynayacak mıyım bu sefer bilemiyorum. Mesela körü körüne bağlandığım Mavala allahtan marka olarak incelemeye alınmamış. Ancak Laura Mercier'in taptığım Secret Brightener'ı neredeyse idamlık. Ahava'nın 50 faktörlü mineralli güneş koruyucusu sınıfta kalmış. Bir de ürünler/markalar yok diye sevinmeyin, içindekileri sitede aratarak etken maddenin şeytan mı melek mi olduğunu öğrenebilirsiniz.
Sitenin puanlama yöntemine göre 1-3 arasında puan alan ürün yırtıyor. Ancak o rakamlar 10'a yaklaştıkça kızarmıyor mu, işte ondan kormak lazım oluyor.
İşte Hodri Meydan gibi site: Skin Deep Cosmetic Safety Review.
Ürünleri kullanmak mı yoksa buradan takip etmek mi bünyeye zarar, karar sizin.
Bir de güneş koruyucuları hakkındaki dosyayı herkesin okumasını tavsiye ederim.

<$BlogItemBoGüzelsen Trenden İn'e buradan selamlarımı yollayıp, geçen gün yine bana fısıldadığı ürünleri bir çırpıda topladığımı açıklamalıyım.

Ürünlerden o kadar memnunum ki, sizin de olsun isterim.
M.A.C. mucize line'ı prep+prime yüzü makyaja hazırlıyor.
Aslında aldığım 2 ürün beni makyaja hazırlamak yerine bizzat komutayı ele geçirdi ve sürüldüğü alanlarda gözenek sıkıştırma yoluyla cilt yaşını geri itti. Bildiğimiz tanıdığımız anlamda da makyaja(fondöten ya da pudra) gerek kalmadı.
İşte o ürünler:
Mac Prep+Prime Eye

Bir noksan nokta: Ürünlerin miktarı neredeyse deneme boyu kadar. Ne kadar yetecek bilemiyorum. Deneyerek yanılacağım.
Etiketler: bakım, Güzelsen Trenden İn, kozmetik, marka, ürün
<$BlogItemBoErkeklerin kadın fotoğrafı paylaşmasından usanan kadınlar eskiden birbirlerine "takvim" erkeklerini gönderirlerdi e-mail yoluyla biraz iş hayatına neşe katmak için.

Urban Decay'cilere de bu paylaşımın farkındar sanırım. Yeni rujlarına soyunan erkekleri eklemişler. Rujların renkleri de erkek adlarıyla anılıyor. David, James(hot pink) gibi... Her birinin hikayesi var ayrıca.

Bekar arkadaşların doğum günlerinin kaçırılmayacak hediyesi olur.
<$BlogItemBoLippman bir tırnakçı.
Ojelerinin renkleri farklı. Portföyünde ünlülerle belirlediği ve tasarımcılarla birlikte oluşturduğu renkler var.
PURPLE RAIN created with Zac Posen - NEW! in 3/20Zac's signature twinkling lilac (shimmering frost)

Bir de Rodarte'nin son defilesindeki grileri de bu firma yapmış. Haziranda Rodarte grisi de seride yer alacakmış.
Ojelerinin renkleri farklı. Portföyünde ünlülerle belirlediği ve tasarımcılarla birlikte oluşturduğu renkler var.

RHAPSODY IN WHITE Kate Winslet wore this at the Golden Globes - Go-go girl white (frost)
JUST WALK AWAY RENEE created with Renee Zellweger.Berry black cherry
HIT ME WITH YOUR BEST SHOT Glistening gun metal.created with Pat Benatar
Fiyatlar $15. Bana hitap eden set ise Party Like a Rockstar seti.

Bir de Rodarte'nin son defilesindeki grileri de bu firma yapmış. Haziranda Rodarte grisi de seride yer alacakmış.
<$BlogItemBo(Dikkat uzun yazı. Eyvah uzun yazı!)
Bunlarla kafayı yeme Melis sonu yok dedikçe, bu ekolojik olayına sardırmaya başlıyorum. En belirgin harekatı ise kozmetikte yaşıyorum. Geçen gün güvenilir kaynaklardan öğrendiğim şeyle yıkıldım. En zararlı kozmetik maddelerinin güneş koruyucuları olduğunu duyduğumdan beri de içim hiç rahat değil. Çünkü ten rengi sıralaması yapılırken, dünyadaki renkler benim beyazlığım referans alınıp da başlamış gibi. Yani ben sıralamadaki ilk renge sahibim. Yıllardır güneş görmemiş beyaz ötesi tenimi 50 üzeri faktörlerle korumak boynumun borcu. (50 faktörü ben ve çocuklardan başka kim sürüyor biliyor musunuz? Çok koyu tenliler, daha fazla kararmasınlar diye!) Güneş kremleri içerlerinde birçok kimyasal bulundurduğundan en zararlı ilan edilmiş. Peki bu durumda ne yapılıyor? Makyaja geldiği gibi güneş kreminde de tercih minerallerden yana olmalı. Fakat bu kimyasal olayı öyle ki, aslında şampuandan rimele, neredeyse ojeden ruja herşeyin içinde kimyasal madde var. Güneş sütümü mineral aldım, makyajımı minerallerle değiştirdim, peki diş macununu ne yapacağım, kıyafetlerimi en zararlılardan biri olan deterjandan nasıl kurtaracağım? Benim bu afilli gibi görünen sorularım birkaç yıllık dünyevi meseleler klasmanında, kanserojen katkı maddeli paranoyanın küresel ısınma manikdepresifli hali zaten. Meselenin hormonlu gıda KDV'sini de hasılata katmayı unutmamak gerek.
NTV Yeşil ekran destekli paranoyalarım, markette çaktırmadan deterjanın kansersizinden ararken, yediğim domatesi, ya da herhangi bir paketli ürünü de sorgulatıyor artık bana. Sonra birden İsviçre'de yaşamadığımı hatırlayıp, Allah'ın İstanbul'unda deterjandan, hormonlu çilekten, PEG içeren kozmetikten kaçsam ne olacak zaten diyorum. (Acaba Türkler'in toplam kalite ter kokusunun bizim payımıza düşen ozon tabakası delinimi ya da karbon gazı salınımının çokluğunda etkisi var mıdır? İşte BBC sana güzel bir belgesel araştırma konusu. Ancak araştırırken kokudan sağ kalamama ve ülkenize geri dönememe riski var benden uyarması.)
Fala inanma falsız kalma'nın ekoloji versiyonunu kendime tam prensip edinmişken, zat-ı alimi ürün içeriğine bakarken ve katil katkı maddelerini enselemeye çalışırken buluyorum. Yani merak var, istek var, hatta kafaya takmaya yakın bir ruh hali var, ancak daha hala çemberin dışındayım.
Bu arada araştırmalar, ekrana düşen ekolojik haberler bütününde kendime uzman! (kendini bilir) destekli bir koruma kremi aldım. Minerallerden yapılma olduğu söylenen İsrailli AHAVA'nın 50'leri.
Şimdi araştırırken bir marka daha gördüm, ekoseverlerin zaten bildiği bir marka gibi duruyor Lavera. Markayı biraz daha araştırdıktan sonra kendimde nemlendiricilerini ve temizleme jellerini alacakmışım gibi bir hava seziyorum. Kullananınız ya da başka şeyler bilip de paylaşmak isteyeniniz varsa söyler zaten. Bir de Almanca bilenlerin faydalanabileceği ürün didikleyen, Chanel, Clinique ve Nivea'nın içeriklerini beğenmeyen Öko-test diye bir site var. İşte onların beğenisi Lavera zaten. Almanca'ya ilk defa ihtiyaç duyuldu o da namüsait.
Eee ne yapıyorum o zaman?
1-Evet bu kadar beyazım. Güneşe çıkmak mı? Kendini intahar etmekle aynı kefende yatıyor. Rengim bu ve bir cilt nakli yaptırmadıkça değişmesi mümkün değil. En az 50 faktör koruma ve güneşle hiç anlaşamama durumları aynen devam.
2- Evet son zamanlarda benle cepten iletişim kuranlar, maymun gibi alolara gark oluyor. Nedeni kulaklığımı keşfetmem. Kulaklığın tele dolanması sonucu cevap vermede güçlük, ses ayarlarında nanaylık.
3- İnternet maillarında dolaşan 3 cep telefonu ile mısır patlatma gösterisi ve gazete destekli cebin beyin pişirme operasyonları bana geceleri kapattırıyor mereti.
4- Haci şakir'in toz sabunlarıyla çocuk eşyası yıkayan arkadaşlarım var. Deterjan konusu şu aralar benim için sıcak konu. Daha bulaşık makinasına takmadım.
5- AHAVA'yı deneyeceğim. Gerçi 50 zaten koruyacak. Mineral kısmı Allah'a emanet.
6- Makyaj malzemelerime onca yatırım yapmışım. Aklanmalarını bekleyip, fondötenim mineralli canım deyip, kendimi ekolojinin parçası zannetmeye çalışacağım.
7- Organik kara bulgurumun hakkını vermeye devam edeceğim. Elimdeki tek organik malzeme. Tüm yiyecekleri organik alamam ki'lerle kendimi kandıracağım. Bu yaşa kadar organik mi yemişiz ki diye Türklük yaptıktan sonra, e çocukken bu kadar katkı maddesi yoktu ki diye soru-cevap oynamaya devam edeceğim.
Bunlarla kafayı yeme Melis sonu yok dedikçe, bu ekolojik olayına sardırmaya başlıyorum. En belirgin harekatı ise kozmetikte yaşıyorum. Geçen gün güvenilir kaynaklardan öğrendiğim şeyle yıkıldım. En zararlı kozmetik maddelerinin güneş koruyucuları olduğunu duyduğumdan beri de içim hiç rahat değil. Çünkü ten rengi sıralaması yapılırken, dünyadaki renkler benim beyazlığım referans alınıp da başlamış gibi. Yani ben sıralamadaki ilk renge sahibim. Yıllardır güneş görmemiş beyaz ötesi tenimi 50 üzeri faktörlerle korumak boynumun borcu. (50 faktörü ben ve çocuklardan başka kim sürüyor biliyor musunuz? Çok koyu tenliler, daha fazla kararmasınlar diye!) Güneş kremleri içerlerinde birçok kimyasal bulundurduğundan en zararlı ilan edilmiş. Peki bu durumda ne yapılıyor? Makyaja geldiği gibi güneş kreminde de tercih minerallerden yana olmalı. Fakat bu kimyasal olayı öyle ki, aslında şampuandan rimele, neredeyse ojeden ruja herşeyin içinde kimyasal madde var. Güneş sütümü mineral aldım, makyajımı minerallerle değiştirdim, peki diş macununu ne yapacağım, kıyafetlerimi en zararlılardan biri olan deterjandan nasıl kurtaracağım? Benim bu afilli gibi görünen sorularım birkaç yıllık dünyevi meseleler klasmanında, kanserojen katkı maddeli paranoyanın küresel ısınma manikdepresifli hali zaten. Meselenin hormonlu gıda KDV'sini de hasılata katmayı unutmamak gerek.
NTV Yeşil ekran destekli paranoyalarım, markette çaktırmadan deterjanın kansersizinden ararken, yediğim domatesi, ya da herhangi bir paketli ürünü de sorgulatıyor artık bana. Sonra birden İsviçre'de yaşamadığımı hatırlayıp, Allah'ın İstanbul'unda deterjandan, hormonlu çilekten, PEG içeren kozmetikten kaçsam ne olacak zaten diyorum. (Acaba Türkler'in toplam kalite ter kokusunun bizim payımıza düşen ozon tabakası delinimi ya da karbon gazı salınımının çokluğunda etkisi var mıdır? İşte BBC sana güzel bir belgesel araştırma konusu. Ancak araştırırken kokudan sağ kalamama ve ülkenize geri dönememe riski var benden uyarması.)
Fala inanma falsız kalma'nın ekoloji versiyonunu kendime tam prensip edinmişken, zat-ı alimi ürün içeriğine bakarken ve katil katkı maddelerini enselemeye çalışırken buluyorum. Yani merak var, istek var, hatta kafaya takmaya yakın bir ruh hali var, ancak daha hala çemberin dışındayım.
Bu arada araştırmalar, ekrana düşen ekolojik haberler bütününde kendime uzman! (kendini bilir) destekli bir koruma kremi aldım. Minerallerden yapılma olduğu söylenen İsrailli AHAVA'nın 50'leri.
Şimdi araştırırken bir marka daha gördüm, ekoseverlerin zaten bildiği bir marka gibi duruyor Lavera. Markayı biraz daha araştırdıktan sonra kendimde nemlendiricilerini ve temizleme jellerini alacakmışım gibi bir hava seziyorum. Kullananınız ya da başka şeyler bilip de paylaşmak isteyeniniz varsa söyler zaten. Bir de Almanca bilenlerin faydalanabileceği ürün didikleyen, Chanel, Clinique ve Nivea'nın içeriklerini beğenmeyen Öko-test diye bir site var. İşte onların beğenisi Lavera zaten. Almanca'ya ilk defa ihtiyaç duyuldu o da namüsait.
Eee ne yapıyorum o zaman?
1-Evet bu kadar beyazım. Güneşe çıkmak mı? Kendini intahar etmekle aynı kefende yatıyor. Rengim bu ve bir cilt nakli yaptırmadıkça değişmesi mümkün değil. En az 50 faktör koruma ve güneşle hiç anlaşamama durumları aynen devam.
2- Evet son zamanlarda benle cepten iletişim kuranlar, maymun gibi alolara gark oluyor. Nedeni kulaklığımı keşfetmem. Kulaklığın tele dolanması sonucu cevap vermede güçlük, ses ayarlarında nanaylık.
3- İnternet maillarında dolaşan 3 cep telefonu ile mısır patlatma gösterisi ve gazete destekli cebin beyin pişirme operasyonları bana geceleri kapattırıyor mereti.
4- Haci şakir'in toz sabunlarıyla çocuk eşyası yıkayan arkadaşlarım var. Deterjan konusu şu aralar benim için sıcak konu. Daha bulaşık makinasına takmadım.
5- AHAVA'yı deneyeceğim. Gerçi 50 zaten koruyacak. Mineral kısmı Allah'a emanet.
6- Makyaj malzemelerime onca yatırım yapmışım. Aklanmalarını bekleyip, fondötenim mineralli canım deyip, kendimi ekolojinin parçası zannetmeye çalışacağım.
7- Organik kara bulgurumun hakkını vermeye devam edeceğim. Elimdeki tek organik malzeme. Tüm yiyecekleri organik alamam ki'lerle kendimi kandıracağım. Bu yaşa kadar organik mi yemişiz ki diye Türklük yaptıktan sonra, e çocukken bu kadar katkı maddesi yoktu ki diye soru-cevap oynamaya devam edeceğim.
Etiketler: kozmetik, moda yazısı, ürün
<$BlogItemBoSensuous, Estee'nin son çıkan parfümü. Bu parfümü 4 kadın tanıttığına göre çok merak ediyorum. Çünkü genelde bu tip kampanyalarda markanın tek bir yüzü kullanılır. Ürün o yüze adanır.

4 bilindik kadın, 2 sarışın, 2 kumral. 4 beyaz gömlek içinde uzun kilotlar.
Hilary Rhoda, Carolyn Murphy, Liz Hurley ve Gwyneth Paltrow başrolleri paylaşanlar.

Bir parfümü tanıtmaya 4 kadın ancak yetmiş gibi duruyor.
<$BlogItemBoDeliye hergün bayram gibi ilan edilmesi gereken dünya gününü geçen gün dünyaya pek çaktırmadan kutladığımız için moda ve güzellik siteleri organik ürünlere yüklendiler bu hafta. Hazır organik piyasası acayip bir şekilde ivme kazanmışken, kılık kıyafete de yansımaya başlayan örnekler özellikle kozmetikte coşmuş durumda. Türk polisi yakalar şeklinde ABD Vogue da saç, baş, cilt, makyaj ürünlerinin organiklerini kıstırmış.
REN, Weleda, Stella McCartney, Hamadi, Rich-Hippie, Josie Maran, Pureology, Dr. Hauschka isimli bir sürü tanıdık tanımadık(çoğu hiç duymadık bile) marka bu işe paralarını vermişler. Bizden de aynı şeyi talep ediyorlar tabii.
Ben sitede bahsedilen 50 tane markadan bir tek REN'i denemiştim. Üstelik tanıtılan ürün değildi ama 5-6 farklı hayal kutusuydu onlar. Çok memnun kalmamıştım. Ancak cilt işte. Birine yarayan diğerine iyi gelmeyebiliyor. Bu işi anlamanın yolu denemekten geçiyorsa buna da ömür ve para ve denek cilt vefa etmiyor. Cilt doktorlarında da genelde 3-5 marka var. Biraz egzantrik bir markayı sorduğunuzda tanımıyor. O yüzden neye tutunuyorsak sıkı sıkı sarılıyoruz.
Ancak "Ben şunun şusunu kullandım ve önüme gelene tavsiye ediyorum" diyorsanız (organik olmasına gerek yok), işte önünüze geldik. Memnuniyetten sizi ihya eden ürünleri yorumlayın sevincimiz ve paramız artarak çoğalsın.
Modatrendenin Kozmetik Bankası (yüksek faizli, sıkı ciltli, yaşlandırmaz)
Not: Hatta ilk yorumu da ben bir arkadaşım yerine bırakıyorum. İlk defa Modatrendenin ekranlarında kendin pişir kendi ye durumu oluyor.
REN, Weleda, Stella McCartney, Hamadi, Rich-Hippie, Josie Maran, Pureology, Dr. Hauschka isimli bir sürü tanıdık tanımadık(çoğu hiç duymadık bile) marka bu işe paralarını vermişler. Bizden de aynı şeyi talep ediyorlar tabii.
Ben sitede bahsedilen 50 tane markadan bir tek REN'i denemiştim. Üstelik tanıtılan ürün değildi ama 5-6 farklı hayal kutusuydu onlar. Çok memnun kalmamıştım. Ancak cilt işte. Birine yarayan diğerine iyi gelmeyebiliyor. Bu işi anlamanın yolu denemekten geçiyorsa buna da ömür ve para ve denek cilt vefa etmiyor. Cilt doktorlarında da genelde 3-5 marka var. Biraz egzantrik bir markayı sorduğunuzda tanımıyor. O yüzden neye tutunuyorsak sıkı sıkı sarılıyoruz.
Ancak "Ben şunun şusunu kullandım ve önüme gelene tavsiye ediyorum" diyorsanız (organik olmasına gerek yok), işte önünüze geldik. Memnuniyetten sizi ihya eden ürünleri yorumlayın sevincimiz ve paramız artarak çoğalsın.
Modatrendenin Kozmetik Bankası (yüksek faizli, sıkı ciltli, yaşlandırmaz)
Not: Hatta ilk yorumu da ben bir arkadaşım yerine bırakıyorum. İlk defa Modatrendenin ekranlarında kendin pişir kendi ye durumu oluyor.
Etiketler: kozmetik
<$BlogItemBo

En yakın bayiden sordurunuz.


MAC ve Alexander McQueen işbirliği sonucu yeni bir kozmetik koleksiyonu ortaya çıktı. FALL 07 işte son defileye adanmış, ondan ilham alınmış McQueen renkleri ve seçtikleriyle bezeli.
En yakın bayiden sordurunuz.
Etiketler: kozmetik
<$BlogItemBo
Eski Puff Daddy, yeni Diddy, en yeni Sean Combs bir kadın parfümü çıkarttı. Zaten ünlü olunca tüketim ile ilgili bir iş dalına el atmaya muktedir olmak artık yapımcının şarkıcıda aradığı ilk 3 şarttan biri. Diğer ikisi; 1- Dış görüntü 2- Biraz ses. Parfüme dönersek, ismi "Unforgivable Woman". Affedilemeyen Kadın. Aaaaa vaaaaaooov, çok karizmatik. Öldüm burda. Neyse bir röportajda kendisine sormuşlar "Jennifer Lopez ve Gwen Stefani de yeni parfüm çıkardı. Kızışan rekabet hakkında ne diyeceksiniz?" "Ben bir erkeğim bir kadının nasıl kokması gerektiğini bilirim". Bu laf üzerine ben bir kere daha öldüm. Ve South Park'daki Kenny oldum aynı amanda. Sanki Diddy labaratuara bizzat girdi, vanilya çayı, ayrık otu özü, limon çiçeği balını koklayarak bu parfümü yarattı.

Neyse ilerleyemedik bir türlü. Parfümün kampanyasında ise "Kadın bir parfüm bulur ve ona bağlanır" yazıyor. İşte burada yine ironi geliyor. Eğer özgür kadın parfümünü arayıp buluyorsa, erkeğim ben bilirim diyen Diddy nasıl hatun kişiye bu parfümü yarattım, bunu kullanacaksın bre kadın diyor?
Derleyen Ozan: melis
Etiketler: kozmetik
<$BlogItemBo
Marc Jacobs podyumları ve yazarları son defilesiyle sarsarken pr çalışmaları da hızla yürüyor. Sebebi yeni parfüm çıkartması. Daisy adlı parfümü tam bir papatya güzeli olsa da aslında köpeğinin ismi. Bu yüzden kendisini daha çok sevdim.

Marc Jacobs podyumları ve yazarları son defilesiyle sarsarken pr çalışmaları da hızla yürüyor. Sebebi yeni parfüm çıkartması. Daisy adlı parfümü tam bir papatya güzeli olsa da aslında köpeğinin ismi. Bu yüzden kendisini daha çok sevdim.
Etiketler: kozmetik
<$BlogItemBo
Yukarıda 2007'nin en iyi ürünlerini Sephora kendine göre seçmiş. Sitesinde farklı kategorilerdeki seçimler devam ediyor.
Ben de kendime göre 2007'nin en iyi ürünlerini açıklıyorum. Bazılarında Sephora ile aynı fikirdeyiz.
En iyi rimel: Dior Diorshow (Sephora ile aynı)
En iyi yüz nemlendiricisi: DDF Light Moisturizer Dew
En iyi fondöten: ID Bare minerals (Sephora ile aynı)
En iyi erkek parfüm: Armani Black Code (Marka aynı)
En iyi kadın parfüm: Tom Ford Black Orchid (Sephora kadını yukarıda yok. Sitesinde Philosophy Amazing Graze-hiç duymadım)
En iyi göz bakım: Neostrata
En iyi bronzlaştırıcı: ID Bare minerals Warmth (Pek kullanmasam da)
En iyi dudak şişirici: Too Faced Lip Injection
Sephora'ya ya da bana katılan var mı? Sizinkiler neler?

Yukarıda 2007'nin en iyi ürünlerini Sephora kendine göre seçmiş. Sitesinde farklı kategorilerdeki seçimler devam ediyor.
Ben de kendime göre 2007'nin en iyi ürünlerini açıklıyorum. Bazılarında Sephora ile aynı fikirdeyiz.
En iyi rimel: Dior Diorshow (Sephora ile aynı)
En iyi yüz nemlendiricisi: DDF Light Moisturizer Dew
En iyi fondöten: ID Bare minerals (Sephora ile aynı)
En iyi erkek parfüm: Armani Black Code (Marka aynı)
En iyi kadın parfüm: Tom Ford Black Orchid (Sephora kadını yukarıda yok. Sitesinde Philosophy Amazing Graze-hiç duymadım)
En iyi göz bakım: Neostrata
En iyi bronzlaştırıcı: ID Bare minerals Warmth (Pek kullanmasam da)
En iyi dudak şişirici: Too Faced Lip Injection
Sephora'ya ya da bana katılan var mı? Sizinkiler neler?